Giresun Masaj Salonu Hizmetleri Ebru
Giresun Masaj Salonu
Giresun Masaj Salonu denizkabuğunun aşınan ucunda ufak bir delik açılmıştı.
Ağız kısmının dudakları pembeydi. Hafif sarmal kıvrımların
üstünde, güzel ve ince bir kabartma şeklinde biçimler vardı.
Ralph, denizkabuğunu sallayıp, borunun derinliklerindeki
kumları silkti.
“Bir inek şeklinde böğürüyordu” diyordu Domuzcuk. “Beyaz
taşları da vardı o tanıdığımın. Bir de kuş kafesi vardı, içerisindeyeşil bir papağanla. Beyaz taşları öttürmezdi normal olarak. Derdi
ki…”
Domuzcuk, soluk almak için durdu; Ralph’ın elindeki
ışıldayan şeyi okşadı:
“Ralph!”
Ralph başını kaldırdı.
“Ötekileri çağırmak için bunu kullanabiliriz. Bir toplantı
yaparız. Bizi duyunca gelirler.”
sevinçle gülümsedi Ralph’a bakarak:
“Senin istediğin buydu değil mi? Onun için denizkabuğunu
sudan çıkardın, değil mi?”
Ralph, sarı saçlarını itti eliyle:
Giresun Masaj Salonu
“Senin tanımış olduğun nasıl öttürürdü bu şeytanminaresini?”
“Tükürüyormuş gibi bir şey yapardı. Astımım yüzünden,
teyzem izin vermezdi benim üflememe. Şuradan nefes alıp
üflediğini söylerdi.”
Domuzcuk, elini tombul göbeğinin üstüne koyup, nereden
nefes alındığını gösterdi:
“Hele bir dene, Ralph. Ötekileri çağırırsın.”
Ralph, denizkabuğunun ucunu ağzına dayayıp, kuşkulu
kuşkulu üfledi. Kendi soluğundan başka bir şey duymadı.
Ralph, dudaklarındaki tuzlu suyu silip gene denedi ama ses
çıkmıyordu denizkabuğundan.
“Tükürüyormuş şeklinde bir şey yapardı.”
Ralph, dudaklarını büzdü, hava fışkırttı denizkabuğunun
içine. Osuruğu çağrıştıran hafif bir ses çıktı. Bu ses, iki çocuğun
da öyle bir hoşuna gitti ki, birkaç dakika, kahkaha nöbetleri
arasında, osuruk sesi çıkarıp durdu Ralph.
“Şuradan nefes alarak üflerdi.”
Ralph, Domuzcuk’un ne demek istediğini anladı;
diyaframdan gelen bir solukla üfledi. Denizkabuğu hemen
dile geldi: kalın, haşin bir ses, hurma ağaçlarının içinde
gümledi; ormanın çapraşıklığı içine yayıldı; dağın pembe
granitine çarpıp yankılandı. Ağaçların tepesinden küme küme
kuşlar havalandı. Ve bir hayvan, domuzlar benzer biçimde ciyak ciyak
bağırarak çalıların içine daldı.
Ralph, dudaklarını ayırdı denizkabuğundan:
“Vay canına!”
Denizkabuğunun haşin gümbürtüsünün yanında, kendi sesi
bir fısıltıyı andırıyordu. Denizkabuğuna dudaklarını dayadı,
derin bir soluk alıp bir defa daha üfledi. Gümbürtü yineduyuldu. Ralph, kendini zorlayıp, daha derinden üfleyince, bir
oktav yükselen ses, daha da uzaklara yayılan, kulak delici bir
böğürtüye dönüştü. Domuzcuk, bağıra bağlarıra bir şeyler
söylüyordu; yüzü lukliydi; gözlüğünün camları ışıldıyordu.
Kuşlar öttü, küçük hayvanlar kaçıştı. Ralph’ın soluğu tükendi,
denizkabuğunun sesi bir oktav düştü, gittikçe alçaldı, bir hava
hışırtısı oldu.